entry'ler (53)

cici

lombak'tan ayrılan çizerlerin kurduğu haftalık dergi. yakında geliyor.

http://img37.imageshack.us/img37/8541/cicidergi.jpg

woody guthrie

geçenlerde farkına vardığım bi detay var kendisiyle ilgili. kendisini yeni tanımış, geleceğin guthrie sempatizanı olabilme potansiyeline sahip her insan mutlaka bi defa "this machine kills fascists" vecizesiyle sağda solda prim yapıyor, çılgın atıyor. yeri geliyor kız msnleri topluyor çeşitli mecralarda.
demem o ki protest folk ilahlarının dahi üzerinden otlanmaktan çekinmiyoruz insanoğlu olarak. tanım da çıktı bak: protest folk ilahı.

sms le evlenme teklif eden erkek

alt kültür eksikliği söz konusuysa şöyle bişey olurdu heralde:

"slm nbr bnmle evlnrmsn cvp bekliorm çok acil kib bye"

tabii benim bu espiriyi yapmam ne çeşit bi alt kültür eksikliğidir, muamma.

sözlükteki kediler

nick sizi yanıltmasın ama indirgenemez karmasiklik da özünde çok kedi bi insandır, valla. tanıyorum yani.

yaran msn diyalogları

şahsımı ecnebi sanan girişimci bir türk gencinin kişi listesine eklemesiyle başlar mesele. türk olduğuma dair hiç bi renk vermemem ile de devam eder.

onuuurrrr*:
I saw your web site
onuuurrrr:
Its wonderfull
vera*:
thanx
onuuurrrr:
Ee how are you. Tell me about your self. I want to know you more!
vera:
you first
onuuurrrr:
Ok. Im a barbie girl, In a barbie world. Its fantastic

indirgenemez karmasiklik

mutlak çelişki.

sevgiliyle gidilmesi gereken mekanlar

Genellikle sessiz, sakin, pek kimsenin olmadığı mekanlar herkes için zannediyorum tercih edilen yerlerdir. yalnız kalmak, kalabalığın gürültüsünü çekmemek ve sevdiceğinizi duymak için ekstra bi çaba göstermiyor oluşunuz gibi getirileri vardır zira. fakat şu da var, Müşterisizlikten ne yapacağını bilemeyip, suları yenilemek, masayı silmek, "pardon, patron yanlış anlıyo, ayrılır mısınız?!*" demek gibi bahanelerle ikide bir yanınıza gelebilecek olan bi garsonu bünyesinde barındıran bi mekan da olabilir orası. olsundur. işin tuzu biberidir, sevgiliyle arada espri malzemesi olur, gülünür falan.

c2d

en kısa zamanda kendisini bulabilmesini dilediğim adam. sanki her an gözlerini açabilecek gibi duran, melek gibi bakan allahsız makarna, götsüz prens.

vera *(20:31):
minik?
close2death *(20:31):
ha canım
vera (20:31):
seni özledim ben niye yoksun?
close2death (20:32):
ben de kendimi özledim, nerdeyim bilmiyorum.

veda

vedalar; cevap hakkı tanımayan tek taraflı vurgunlardır.

her şeyi söyleyebilir insan. son sözler hep çıplak olur. ağır olur. kalınsa hani, söylenemeyecek sözler olur. nasılsa gidiliyordur, nasılsa bırakılan izleri silmek için orda olmanın imkanı yoktur. "keşke"si olmayacaktır, bedeli sorulamayacaktır.

vedalar, en büyük intikamdır bırakılandan.
kimde canınız yanmış, kimde parçanız kalmışsa ondan.

this machine kills fascists

(bkz: and this will make you daydream) *

this machine kills fascists

ne çeşit bir özentilik ya da meta-manyaklığı örneği gösterip de alınacağı düşünülmüş bilemiyorum ama sticker olarak da bulabileceğiniz, woody guthrie ile özdeşleşmiş olan slogan.

ernesto che guevara

her ne kadar bir arkadaşı, motosiklet günlüğündeki "che guevara t-shirtü giyen birilerini gördüğünüzde ne hissediyorsunuz?" sorusuna cevaben "o bronz heykellerini görmektense, güzel bir kızın göğüslerinin arasındaki yüzünü görmeyi yeğlerdi" demişse de, alberto korda diaz tarafından çekilen o ünlü portresinin, aydınlık yüzünün basılı olduğu tişörtlerin, renkli bikinilerin, kahve fincanlarının, halıların ve bilumum metaların, para babası insanlar tarafından boş kafalı çocuklara satıldığını gördüğümde ruhunu kaybettiğine bir kez daha inandığım adam.

Aynı portre aynı zamanda "dünya üzerindeki en ünlü fotoğraf ve 20. yüzyılın sembolü" olarak kabul edilmiş. gayet normal devrimci statüsünden indirgenip, tüketilen bir meta haline getirildiği şu şartlarda.

basit düşünmek

(bkz: basit yaşayacaksın)

erkekleri çekici yapan detaylar

"bir erkeği çekici yapan şey onu seven kadının gözündeki bakıştır." diye bi söz vardır pek bi doğru olan.

onun dışında kanaatim odur ki, mimikleri*, ses tonu ve sahip olduğu şirin burun bu detaylara dahildir.

smoke on the water

son derece başarılı, klasikleşmiş bi melodisi olan, gereksiz bünyeler tarafından da bilinen, bilinmesi ile kalmayıp cover denemelerine kasılan, school of rock'ta çocukların rock'a giriş şarkısı, nazarımda ise rock klasiği.

jimi hendrix coverının son derece fantastik olduğunu söylemeden geçemem sanırım.

ghost of a rose

hayatımda dinlediğim en masalsı, en hüzünlü şarkılardan biri. insanı kendisine bağladığını çok rahat bir biçimde söyleyebilrim ki, kanaatimce bunun sebebi garip bir masaldaymışsınız hissi aşılıyor olmasıdır damarlarınıza.

her dinleyişinizde gözlerinizi yaşartabilme potansiyeline sahip; sözleriyle, melodisiyle olsun. özellikle candice night'ın kadife sesiyle kendinizden geçtiğiniz şu bölüm, ayrı bi mükemmellikte:

'promise me, when you see a white rose you'll think of me
i love you so, never let go
i will be your ghost of a rose'

büyülü grup blackmore's night'ın nimetlerinden kısaca. gerçekçi bir şekilde ortaçağ masalı dinelemek gibi...

kızların açtığı başlıkları 100 metreden tanımak

gereksiz polemik konusu.
cinsiyet ayrımı yapmaktan ve dahi gereksiz polemiklerden her daim kaçındığımı vurgulayarak söylemek isterim ki; tanınabilirlik açısından, çoğu erkeğin açtığı 'amgötmeme' temalı başlık ya da başlıklardan daha zayıf kalıyor bu hatun kişilerin başlıkları. "aa oltaya düştü bak bu da. ahahah!" denilmeden önce görülmesini isterim ki; birebir gerçekler bunlar.

örnek vermek gerekirse;

* erkeklerin morali bozuk her kizi regl sanmasi - standart hatun başlığı-
* otobuste ereksiyon olmak -standart er başlığı-

son olarak itina ile belirteyim, sözlüğe cinsel güdülerinizden ya da kendi sorunlarınızdan gayrı bi halt katamayanlardan değilseniz bu değerlendirme zaten sizi kapsamıyor demektir. üstünüze alınmanız için ise bi sebep göremiyorum bu noktada.

sozlukteki kahramanmaraslilar

(bkz: wolfshade)

dünyanın en muhteşem üçlüleri

the lord of the rings'ten sonra tartışmasız olarak tekila-tuz-limon harikası gelir nazarımda.

hmmm

duymaktan nefret ettiğim.

bi düşünme sürecinde çıkan öylesine bi kelime/efekt olduğu düşünülürse siz çok anlaşılmaz cümleler kuruyorsunuz demek oluyor sanırım ya da karşıdaki sizi iplemiyor, çünkü kendisinin uğraşacak daha ciddi konuları var*.

buna ek olarak hevesle anlatırken bişeyleri, çıktığı an, kursağa tıkar hevesinizi.

örneklendirmek gerekirse buyrun diyalog:

+ *ya abi işte şu oldu kıl yün oldu falan gittim sordum ben de nedir falan diye (cümle bitmez, bitemez.)
- *Hmm...
+ Hmm nedir?
- sonra noldu?
+ işte ben de dedim Herşey orda yazacak diye bi kaide var mı bik bik (...)
- hmm...
+ Hmm derken?
- e neden öyle demiş ki?
+ (aldırılmaz devam edilir.) sonra gittim ben de belgeleri getirdim falan filan. (yine bitemez)
- hmm...
+ ananın!
- Efendim?
+ Yok bi'şey.